Kaset ve plağın ilkelliğinden kastım iki yönden: 1. Birincisi pratiklik: zevk aldığınız müziği dinleyebilme kolaylığı. Müziği elde edebilme, depolama, playlist oluşturabilme, rastgele dinleyebilme... Bunları yaparken beklememe, uğraşmama, vs. Bir başka deyişle zevk aldığınız müziği dinlemek için çekmek zorunda olduğunuz amelelik. 2. İkincisi teknik yönden: plak iğnesinin ataletinden manyetik kafanın bozulmasına, plak ve kaset medyasının kullanmayla aşınmasına kadar türlü ilkellik. Kafa olarak temassız ve kütlesiz ışık kullanınca, azaltmak için bir ton para harcanan birçok problem yok oluyor baştan. Amfi ve hoparlör konusunda eskisini ezecek kadar kökten bir gelişme yaşanmadı evet, lakin medya konusunda öyle olmadığı açık bence.
Evde bir sürü 10 yılı çıkaramamış dac mp3 çalar vs dolu ancak 1962 model dual pikap orjinal iğnesi ile çalışmakta, hiç bir sonic kalite düşüşü emaresi görünmemekte. İğne ömrüydü plak eskimesiydi vs hepsi teorik, gerçekte hiç birisinine bir şey olmuyor. Analog mecradan bu sebeple vazgeçirecek hızda entropi yok bu da abartı.. Kaset plakta list oluşturma vs konusunda haklısınız zaten digital terkedilmeli vs denemez arasıra sırf o tadı alabilmek ve saf analog parça dinleme zevkine değer benim için.
Pikap iğnesini kullanımınıza bağlı olarak, ortalama 1000 saatte değiştirmeniz tavsiye ediliyor. Zamanla, plğınızın durumu ve diğer bileşenler normalse, yeni bir distortion duymaya başladığınızda değiştirmeniz tavsiye ediliyor. Hassas üst düzey cihazlarda(her seyi ilk basta sorunsuz olan) bu tip farklılıkları zamanla tespit etmenizin daha kolay olması beklenir. Ne sıklıkla dinlediğiniz, plaklarınızın temizliği, pikap kolunun yaptığı baskı, kartuşun iyi ayarlanıp ayarlanmadığı gibi çok etken var iğne ömrün etkileyen. Google'da "Stylus Lifespan" yazarsanız daha detaylı bilgiye de ulaşabilirsiniz.. Belirli seviyenin üzerinde yukarıda konuştuğumuz temel bileşenler yanında bu da(iğne, bu başlıkta pek değinilmeyen ve aslında önemli olan pikap kolları(tonearm)) da önem kazanıyor. Pikap çalışma prensibine baktığımızda, bu sistem sinyalin iletilmeye başlandığı güç kaynağından titreşimlerle verinin okunup phono preamfiye gönderilmesine kadarki süreç çok mekanik, bir çok farklı parçanın görev alması ile gerçekleşen(aslında kısıtları olan), oldukça hassas bir süreç. Detayı fazla olan bu sürecin hassasiyet derecesini artırdığınızda exponansiyel maliyeti de artıyor. Gördüğüm ve anladığım kadarıyla, dijital taraftaki teknik/teknolojik üstünlük bu gereksinimlerin bir çoğunu elimine edip ortadan kaldırıyor. Fakat analog dinletinin ritüeli, bu cihazların geçmiş kurduğu sıcak bağ, hala bir çoğumuza farklı bir zevk verdiğinden peşinden koşmamızı sağlıyor..
Bu ritüel olayı cidden abartılıyor şapkalı pelerin takıp mumlar eşliğinde yapılan toplu ayin gibi yaklaşılıyor düşüncesi var bence ama değil Keşke çok daha kolay olsa hiç de hevesli değilim açıkcası uğraşmaya sadece ve sadece ses karakteristiği için dinliyorum. Hatta son zamanlarda yüksek kalite "vinyl record " lar buldum bereket onları dinliyorum kolayca ama pelerinli ritüelin tadını vermiyor tabi ki
Ritüeli vardır ama ya, kasetin bile vardı. Hele ilk dinleme, aman aman... Jelatini soymak sonra Play'e basınca gelen hsss sesiyle beraber beklentiyle nefesi tutup, şarkıya girince bırakmak falan (A yüzünün ilk şarkısı o yüzden önemlidir mesela) Sonra albüm kapağını alır oturursun, resimlere bakarsın, cömert bir kapaksa seni 1-2 şarkı kadar oyalayabilir. Sonra ara ara bu şarkının adı neymiş falan diye tekrar uzanırsın. Dokunsal ve görsel bir temasın vardır medya ile. Bitince özenle katlarsın çıkan kağıdı, ters katlarsan 2-3 kere sonra oradan yırtılacağını, bantlaman gerekeceğini ve o bantın zamanla sararacağını bilirsin. Dediğim gibi dikkatle katlarsın o yüzden, kaseti içine yerleştirir, kaldırırsın. Dinleme seasnsının belirgin bir başlangıcı ve bitişi olur. Ben bugün hala şaşalıyorum ipad de sadece pause'a basarak dinlemeyi sonlandırdığımda. Zaten otomatik olarak bir şey çalmaya başlamış oluyor dinlediğim albüm bitince, ne kadar seri davransam da illa son bir şarkıyı daha girişinde keserek kapatmak zorunda kalıyorum, için için en son duyduğum notaların kendi seçmediğim bir şarkıdan gelmesine ve tamamlanma hissiyatımın üzerine limon sıkmasına sinir olarak bitiriyorum. Ellerim eylemi sonlandıracak bir şey arıyor, amfnin düğmesi imdadıma yetişiyor. (Sıkıntılı adamım vallahi ) Tam plak dinleyecek adamım ama o tavşan deliğine düşecek kadar param yok. Aradığımı bulabileceğime inansam CD arşivi işine girebilirim yalnız, cd almayı, dinlemeyi de seviyorum.
Üstadım ama sen de eski müdavimlerdenmişsin işte! Ben de diyordum mavi pelerinli maskeli kim ayinde Harfi harfine yaşadığım şeyler aslında ama işte bunları söyleyince analog kötü siz ayin ritüelcisiniz diyorlar söyleyemiyoruz yakalandık
Ritüel olayına ben de katılıyorum. Kaset ve özellikle de plak için. Evet maalesef o tavşan deliğine düşenlerden biri de benim Herşey ortaokul yıllarında topladığım kaset sevdam ile başladı. Atmaya kıyamadığım @zxc gibi bir ton olmasa da bir miktar kaset için acaba kasetçalar mı alayım diye düşünürken başladı Halbuki o dönem kullandığım Hifiman HE-5 kulaklık ve EF-5 amfisi ile mutlu mesut idik. Hifiman kardeşleri satıp stereo olayına yavaştan giriş yaptım. Amfi, hoparlör, cd çalar derken kasetçalar. İlk kasetçalarım eski bir Sony idi. Kısa bir süre sonra da şuan kullandığım Teac V8030-S modelini aldım. Ben de @Mikrobiyolog gibi düşünüyordum. Oldukça da direndim. Kasetçalardan sonra hadi bir de pikap alayım derken buralara kadar geldik. Geldik diyorum çünkü şuan; 3.pikabı, 5.iğneyi ve 5.pikap amfisini kullanıyorum. Şuan ekstra ağırlık platosuyla Kuzma Stabi S12D9 pikap kullanıyorum . Power supply maalesef ekleyemedim. Döviz de yükselince şimdilik beklemede. Umarım ilk fırsatta ekleyebilirim. Farklı kaynaklardan dinlerken hepsinden keyif alıyorum ama plak daha bir farklı. Vaktim oldukça ilk tercihim plaktan dinlemek oluyor. Tek sıkıntı şarkı bitince kalkıp plağın arkasını çevirmek, özellikle de 45rpm versiyonlarda şarkı çabuk bitiyor. Dijitali genellikle işten geç geldiğim zamanlar, yorgun olursam kullanıyorum. Yada yeni bir albümü denemek için tercih ediyorum. Aldığım 2.el yada sıfır tüm plakları dinlemeden önce kesinlikle yıkayıp, iç kağıt zarflarını aktistatik olanlarla değiştiriyorum. Ve mutlaka hepsine yeni dış koruyucu naylon ekliyorum. Hepsi zaman alan ama benim için oldukça keyif veren ritüeller İlk pikabımı aldığımda, o zamanki heyecanla ucuz bulduğum tüm plakları almaya çalışmıştım, pikapları değiştirdikçe, daha kaliteli baskıları ve dinlediğim albümleri almaya başladım. Son zamanlarda ise oldukça zorlaştı iyi plak almak. O zaman da cd ,kaset yada dijitali ile idare ediyorum. evet etmez mi, hem de nasıl
Kasetten, plaktan müzik dinlemeyi hararetle savunanların argümanlarını ben şuna benzetiyorum: "Kitap en güzel kil tabletten okunuyor. Kindle, Kobo falan da neymiş! Kitabı okurken o kil kokusu, o nemli çamur hissi önemli aga." Sayısal kayıt teknolojisi hem kalite, hem de depolama imkanları açısından analog kayıttan üstün. Bu teknoloji ve mecra (medium) tam da bu amaçla geliştirildi zaten; analog kayıtların yetersizliklerini, kısıtlamalarını aşabilmek için. Aramızdaki ultra-romantik bazı arkadaşlar aksini iddia etse de, büyük başbuğun da söylediği gibi: "2 artı 3, 4 etmez. Suyun içinde ateş yanmaz. Bala tuz katılmaz!"
Ben kendi adıma söyleyecek olursam, bulduğum her kaynaktan dinlemeye çalışıyorum müziği. Ama sayısal kayıt teknolojisinin analog kayıttan üstün olduğunu düşünmüyorum. Birbirlerine göre avantajları mevcut. Evet sayısal kayıt depolama açısından üstün. Ayrıca dijitalden dinlemek daha uygun maliyetli. Plaktan müzik dinlemek için çok fazla etken var, ve dolayısıyla da maliyeti çok artıyor. Birebir kendi sistemimde karşılaştırdığım için analog kayıtların daha üstün kalitede olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca 50 sene önce kaydedilmiş albümlerin dijital versiyonu, analog kayıttan nasıl üstün olabilir ki? Orijinali zaten analog kayıt. O zaman en kalitelisi makara banttan dinlemek . Ayrıca kindle örneği de konuyla çok alakasız olmuş. Kindle'ın normal kitaplardan üstün bir yanı yok. Ayrıca benim için ekrandan uzun süre okuması daha zor. Dolayısıyla normal basılı kitapları tercih ediyorum. Dijital ve analog öyle değil bence.
e-ink kullanan Kindle modellerinin (Paperwhite serisi) ekranlarının basılı kitaptan hiçbir farkı yok, hatta üstün yanları var. Yazıtipi seçebilme, yazıtipi boyutu belirleyebilme, arkadan aydınlatma seçeneği vs. Depolama avantajı da cabası. 4 GB bellekli bir Kindle ile, tanesi ortalama 300 KB'tan yaklaşık 14 bin kitabı yanınızda taşıyabilirsiniz. Konumuzla alakası ise, yeni teknolojinin getirdiği esneklik ve pratiklik üzerine. Bugün tüm kütüphanenizi veya tüm müzik arşivinizi, sayısal kayıt teknolojisi sayesinde cebinizde taşıyabilirsiniz. Analog mecraların aynı imkanı size sunabilmesi imkansız.
Kindle sevemedim ben ama evet teknolojik esnekliği ve pratikliği ön planda. Analog dijital için kalite karşılaştırması gibi düşünmemiştim kitapla kindle'ı. O açıdan haklısınız. Ama dijital müzik dinliyorum. Gerek Flac, dsd, gerekse online platformlardan. Tidal kapanana kadar şimdilerde apple müzik dinliyorum. Kapasite konusunda da haklısınız. Tüm müzikleri yanında taşımak güzel. Hatta çoğu daclar upsample falan da yapıyor. Dsd'ye çevirenler de var. Burda önemli olan kayıt kalitesi bence. Çoğu yeni baskı plaklarda kayıt o kadar kötü ki. Cd'den de plağa kayıt edenler var. Ya da mp3'ü dsd yapanlar var. Aklıma takılan dijital olarak satılan müziklerin nereye kaydedildiği ve nasıl dijitale çevrildiği.
Hayır efendim, beş para etmez bunlar. Yazın gel sen @zxc, ben onları senden alır imha ederim. Ya da lamba falan yaparım maksimum... Dijital şöyle, dijital böyle, yok mikrofon önemli falan, tamam, bunlar OK de, eski müzikler hep analog. Onların dijitalinin çıkması demek o beğenilmeyen analog kayıttan bir adc ile dijitale çevirip sonra evdeki bir dac ile tekrar analog sinyale döndürmek demek. Neden kimse bu aradaki adımların kalitesini sorgulamıyor peki? Bu konudaki ilk video da öyleydi aslında. Hep diyorum, ben duyduğuma ve aldığım keyfe bakarım... Bu arada itiraf ediyorum, şu an müzik dinlediğim zamanımın neredeyse tamamını gerek zaman azlığı, gerekse de rahatlığı nedeni ile dijital kayıtları dinleyerek geçiriyorum, ama analog kayıtların ses kalitesinin dijitalleri, benim sistemlerimi temel alırsak, geçtiği oluyor. Bunda kayıt kalitesinin çok büyük rolü var bence. Neticede, dijital kayıt kötüyse, dac olarak chord dave koysanız yine bir cacık olmaz ondan. Bu farkları kasetlerin kendi içinde de gördüm. Bizim unkapanı bu işten bir halt anlamıyormuş mesela. Yabancı kasetler ile yerliler arasında aynı albümde dağlar kadar fark var. Plak işi de öyle. Dönem baskılar yenilere fark atıyor. Dijitalde de kaliteli bir cd kalitesindeki kayıdın aynı parçanın hi-res kaydına göre daha iyi olduğunu duydu bu kulaklar. Demek ki neymiş, analog veya dijitalde esas önemli olan nokta kayıt kalitesiymiş. Tabii bunlar yine bence... O değil de, ebay'de baktım Nakamichi Dragon şu an 3 tane var, birinin tuşları eksik ve parts only diye satılıyor, açık arttırma bitmesine 20 saat var, fiyatı 1333 usd. Çalışan versiyon 5200 usd'den başlıyor. Değerli metallerden fazla prim yapmış neredeyse ben aldıktan sonra. Benim gibi manyakların olduğunu bilmek güzel Ama yine de kasetler beş para etmez, sen yazın gel @zxc buralara... Sent from my fridge using Tapatalk
Para eder mi bilmem ama kirk yillik plaklar da var... Michael Jackson'un Thiller'i, Billy Joel'in Greatest Hits'i (1. set), vs. Hatta burada da plak almistim biraz... Cok sevdigim icin Turkiye'deki tam otomatik pikabi buraya getirip sisteme baglamistim... Iyi midir kotu mudur bilmem ama direct drive'di. Hatta optik olarak parcalari tarayip belli bir sirada ya da random calabiliyordu. Cok duzgun bir sey degildir muhtemelen ama sesi kasetten cok daha iyiydi. Hatta uzerine Pioneer kaset deck'i de almistim. Guzel bir de tuner ve anten. Lakin bir gun bakmisim ki en cok 200 CD changer'i dinliyorum... Digerleriyle de ugrasmak icin ugrasmis oluyorum. O yuzden elden cikardim hepsini. Plaklar nerede onu bilmiyorum ama...
Bu arada teknolojiler kıyaslanırken kötü kayıt olasılıkları ve olası kötü kayıt örnekleri üzerinden kıyaslanmamalı. Her iki ortamda da ideal şartlar ile kayıt yapıldığında ortaya çıkan kaydın belirli bir seviyenin üzerinde("referans" sistem tabiri yanlış olsa da farklı alternatifi gelmiyor aklıma) sistemlerde verdiği başarımı karılaştırmak gerekir. Yoksa herkes kaliteli bir CD kaydın(16 bit, 44khz), kötü bir 24 bitlik kayıttan daha doğru olabileceği konusunda hemfikirdir. Yada kötü bir dijital kaydın, iyi bir analog media kayda göre daha kötü olabileceği de beklenen sonuçlardır. Dijital kaydedilip, sonradan analoga dönüştürülmüş analog kayıtlar da benzer şekilde çöp olur(Ticari kaygı ile bu şekilde yapılan da çok var). Bu arada eğer kaydın orjinali (eski kayıtlarda daha mümkün) analog ise, dediğiniz gibi ADC'den geçerek dijitale dönüştürüldüğü için, iyi bir re-mastering vs de yapılmadıysa az da olsa kayıp olacağını düşünürsek orijinal analog kaydın altında kalitede olması beklenen bir durumdur. Burada karşılaştırma yaparken, orijinal/ilk kayıt sürecinin(analog yada dijital) ideal şartlarda/ortamlarda yapılması durumunda ortaya çıkan media(plak yada dijital data/cd/sacd vs de olabilir, tamamen dijital veri de olabilir)) nın kalitesini karşılaştırmak ve sonucunu değerlendirmek olarak düşünüyorum.
Ben hic bir insanin herhangi bir muzigin mastering asamasinda AD-DA'den gecip gecmedigini ayirt edebilecegini zannetmiyorum.
6 ay kadar önce yeni açılan bir sahafa yolum düştü. Plaklar nerede diye sordum, kuytu köşede bir karton kutuyu işaret etti sahibi. Kutuyu karıştırırken bir tanesi gözüme ilişti ve kenara ayırdım, yanına da aslında ilgimi çekmeyen ancak pazarlık aşamasında koz olarak kullanabileceğim iki tane plak daha seçtim. Geldik kasaya... Üçü kaça olur, şunu bıraksam ikisine şu kadar versem, yok onu o paraya veremem falan fişman derken, ilk gözüme kestirdiğim plağı 100 TL'ye alıp çıktım. Eve geldim, hemen bir Google araması ve sonuç: 100 TL'ye aldığım plak 2500-3000 TL arasında satışta İlhan İrem'in ilk LP albümü, orijinal basım, plak VG, kabı G kondüsyonda. Şimdi üzerinden bir 10 yıl daha geçmesini bekliyorum ki, plağı 1+1 daire parasına satabileyim Yani diyorum ki... Anlasana... anlasana... Biraz daha gerçekleri anlasana...
Bu analog dijital muhabbeti yıllardır var. Hatta Fotoğrafçılıkta da yapıldı vaktiyle. Ara Güler gibi eskiler ( Boomer veya dinazor diyesim geliyor da neyse ) Dijitalin beş para etmediğini ve derinlik dinamik aralık gibi eksiklerinin olduğunu söylerdi. Nispeten de haklıydı. Ancak o zamanın dijitalleri şimdinin cep telefonlarından kat kat kötüydü. Bu işin bir de ekonomik ve ergonomik boyutu var. Dijitalde eğer çok büyük işler yapmayacaksan maliyet filmli makinanın çok çok altında. Ufacık bir SD kart seni film taşıma muhafaza etme , hatta banyo gibi dertlerden kurtardığı gibi arşivcilik alanında da muazzam kolaylık. Çektiğin tek fotoğrafın dünyanın öbür ucundan baskısının alınması saniyeler sürüyor. Öyle film veya dia daha iyi laflarını etmeden önce iyi düşünün. Dia yı öyle dünya boyutunda büyütüp basamazsın. Muhtemelen her bir pixel veya (tram) gebze büyüklüğünde olurdu Dia film ile Adidas veya arena firmasının mayo reklam billboradını basmıştık. Muhtemelen 20 -30 m2 büyüklüğündeydi. O zamanın Scanner ve reprodüksüyon teknolojisi de nasıl geride kalmış ise her bir tram 1 kuruş büyüklüğündeydi Fotoğraftaki noise mi yoksa kadında selülit mi ayırt edilmiyor Ama geçip 200 metre uzaktan bakarsan ve gözler de bozuk ise DİA şahane. Bu arada 2 kuşak matbaacı olduğumuzu belirteyim. Babam evde dijital makine ile ilk fotoğrafını çekip düzenleyip baskısını aldığımda hayretler etmişti. Sünnet düğün davetiyemin klişe ile fotoğraf ve linotype dizgi ile hazırlanıp Heidelberg tipo makinada basıldığını düşünürsek bütün bu sürecin evde yarım saatte yapılabilmesi bile tüm o köhne eski sistemleri çöpe atmak için sebep. Bizim analog dijital müzik mevzusu da aynı. İyi bir analog sistem olsa keyifle dinler miyim ? Tabii ki evet. Ancak Plak değil Analog makara tercih ederim. Fakat bu saatten sonra Tutup plak arşivciliği ile uğraşmam. Ne para ne zaman bu kadar değersiz değil. Yapan insan da saygım sonsuz. Gerçekten saygı duyulacak iş. Ama bana analog kayıt çok daha iyi. Dijital çöp demesine izin vermem.
Ortada öyle kesin bir iddia olduğunu zannetmiyorum. Zaten bu hikaye videodaki arkadaşların plak çöp, en iyisi dijital demeleri ile ortaya çıktı. Yani tersi bir iddia var ama dijital çöp diye herhalde kimse demez diye düşünüyorum, en azından bu forum içinde kimse söylemez bunu muhtemelen. Benim gözümde işin anahtarı hep kayıt kalitesi oldu, videodakiler de onu diyor da, hani mikrofon geyiği falan, ama lafı çekiyorlar istedikleri yere. Sent from my fridge using Tapatalk
Bütçe olsa ben de makara teyp tercih ederdim ama oldukça pahalı. 1 albüm 300-500$ civarlarında. O nedenle hepsinden biraz var. Plak, cd, kaset ve dijital.
Bence fotoğraftan benzetme alırken önemli bir fark var yalnız: Fotoğrafta hep çekmekten yani müzikteki eşdeğeri "kaydetmekten" bahsediyoruz. Oysa biz müzikte daha ziyade dinlemekten (en azından benim için, ben hiç müzik kaydetmedim) yani bir nevi çekilmiş fotoğrafa bakmaktan bahsediyoruz. Müzik dinlemekle benzer olabilmesi için, fotoğrafı internetten indirip dijital ekrandan bakmakla, filmden kağıda basılmış fotoğrafa, hatta kendi ekipmanımızla, kendimizin banyo edip bastığımız fotoğrafa (müziği dinlerken o anda, realtime reproduce edip dinliyoruz) bakmayı karşılaştırmamız gerekmez mi? Böyle düşününce fotoğraf örneği müziğe uyarlanamaz gibi gelmedi mi size de? Fotoğrafta dijitalin üstünlüğünü, müziğe copy paste ederken bunu da göz önüne almamız lazım bence.